8 Mayıs 2015 Cuma

MVP'yi bir de kardeşinden dinleyin: Stephen Curry

Dell Curry'nin iki hayırlı evladından birinin NBA'in en iyisi oluşunun hikayesini ötekinden dinlemek... Girizgahı kısa tutacağım, zira küçük kardeş Seth Curry; NBA'in en iyisi seçilen ağabeyi Stephen'nın NBA'de 2014-15 Sezonunun En Değerli Oyuncusu (MVP) Ödülü'ne giden yolu, dışarıdan izleyen kardeş gözüyle anlatmış. Bleacher Report'tan Ric Bucher da dinleyip bir güzel kaleme almış. Beğendim ve çevirdim; böyle buyrun:

Yaptığı her şeyi bir bakış açısıyla ele almak çok zor. Steph benim kardeşim. Hayatım boyunca onunla birlikteydim. Bu sezonun başında bana ''Bu yıl benim kariyerimin en iyi yılı olacak'' dediğini hatırlıyorum. Sezon başladıktan sonra bile o bunu her tekrarladığında gülüp ''Peki peki'' diyordum. Önceki yıllardan bugüne bu kadar gelişim göstereceğine inanmak kolay değildi. Ancak o, yıl boyunca hep ilerledi. Açıkçası bu yıl onun en iyi sezonuydu.

Benim için büyük şeylerden biri Steph'in Pelicans'la oynanan Play-Off serisi maçları için New Orleans'ta olmaktı. 3. maçı uzatmaya götüren o üçlük gerçek dışı bir şeydi. O şutu elinden çıkarması imkansız gibiydi; özellikle Anthony Davis ve bir başkası onun üzerine doğru koşarken... Topu Davis'in elinin üzerinden çıkardığında ve o top çemberden geçtiğinde şaşırmıştım; üstelik faul de vardı. Çılgınca bir şeydi. Buna birinci elden şahitlik etmek muhteşemdi.


Onun o an NBA'de bir deplasman maçı oynuyor olduğunu düşünmedim. Rakip taraftardan böylesine bir yıldız muamelesi ve takdir görmesi inanılmazdı. Onu sevmedikleri aşikar; ancak ona saygı duyuyorlardı. Ben maçlara babamla giderdim; şehre Allen Iverson, Vince Carter ya da onlar gibi birileri gelip böyle şeyler yapardı. Onun ulaştığı nokta da bu. Onu böyle görmek harika.
Steph'in başarısı aramızdaki diyalogu pek de değiştirmiyor. O hala lisedeki aynı çocuk. Alçak gönüllü biri ve spot ışıkların dışında kalmayı istiyor. Birlikte dışarı çıktığımızda nerede olursak olalım insanlar onunla resim çektirmek istiyorlar. Basketbolla ilgilenmeyen kişiler dahi reklamlar sayesinde onun sahada neler yaptığını biliyorlar. Bu harika, ancak onun pek de umursadığı bir şey değil. O sadece ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi seviyor, o kadar.

  
Saha dışındayken basketbol dışı şeyler konuşuyoruz. Muhtemelen zamanımızın yüzde 25'i basketbol konuşarak geçiyor. Ancak genelde başka şeyler... Özellikle şimdilerde Steph, Play-Off oynuyor ve baskı dolu maçlardan kalan zamanda ailesiyle olup tüm bu karmaşadan uzaklaşmak istiyor. En önemlli şey bu: her gün yaptığı şeyden uzaklaşabilmek adına aklına yardım ediyor.
Yaptığımız ana şeylerden biri de oynadığı reklamlarla dalga geçmek. Mesela Degree Deodorant reklamı... Tişörtünü çıkardığında soyunma odasında nasıl olduğunu gördünüz değil mi? Bu bize baya malzeme çıkardı. Bir de Under Armour reklamı var. Hep yaptığım bir şaka var; ona İngiliz aksamıyla ''William Shakespeare'' deyip duruyorum. Hele ilk ay her seferinde onu bununla vurdum, çok komikti.





Steph saha dışında çok komik, çok budala bir eleman. Ayrıca sahada da ligdeki herkes gibi rekabetçi olduğu kadar eğlenmeyi de bilen biri. Şut ataken çok rahat ve top henüz basket olmadan dönüşü... Bunu rakibi tahrik etmeden yapıyor, sahaya çıkıp eğleniyor ve takım arkadaşlarını da buna dahil ediyor.

Şutu attığında kendini rahat hissediyorsa girip girmediğine çok takılmadığını yalnızca izleyerek dahi söyleyebilirim; ki onunla çok idman yapmışımdır. Bununa birlikte çok da sağlamdır. O an iyi ya da kötü olduğuna bakmadan bildiği şekilde oynar. Özgüveni yüksektir ve kötü duygulara yer vermez.
Takım arkadaşlarını mutlaka kazanacaklarına inandırır. Hayatı boyunca bunu yaptı. Davidson'dayken (NCAA) iyi oynamamış olsaydı, takımı kazanamazdı. Ancak şimdi hep böyle iyi oynamanın verdiği baskının çok da farklı olduğuna inanmıyorum. Warriors kazanmayı bekleyen bir takım ve bunun olması için tüm takım iyi oynamalı. Ancak Steph sadece kendi işiyle ilgileniyor. Açıkçası Davidson'dayken böylesine ön planda değildi; ancak iyi oynaması gerekiyordu. Buradaki durum da bence aynı, çok da farklı değil.


Geçenlerde Steph'in MVP'yi kazanmasıyla ilgili bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Şampiyonluğun yanı sıra MVP'nin ardından Hall Of Fame'e girme şansı dahi olabilir; NBA'de bunu başarabilmiş çok da fazla oyun kurucu yok.

Bunların hiçbirinin geleceğini görmemiştik. Yani böyle bir şeye hazırlanamazsınız. Bu sadece doğru yönde yükselmek, doğru maneviyata sahip olmakla ilgili. Ünlü olalım veya olmayalım; ailemiz bize etrafımızda olup bitenlerle ilgili iyi bir terbiye verdi. Aynı türde bir üne sahip bir NBA ailesinde büyümek bize hangi insanların doğru gerekçelerle etrafımızda olacağını gösterdi. Dolayısıyla bugün Steph'in yaptığı şey aslında yeni bir şey değil. Bu, benim ve kızkardeşimin hayatlarımız boyunca annem tarafından bizi eğittiği bir şey. Küçük bir aile çemberimiz var ve bence bu en önemlisi, her şeyi kolaylaştıran bir şey.


Onun başarısı benim için de hayırlı bir şey. İnsanlar onun kolejde ve NBA'de yaptıklarının ve yapmaya devam ediyor olduklarınnın ardından bana daha negatif bir bakış açısıyla yaklaşabilirlerdi. Ancak hayatım boyunca onun gibi biriyle yarışmak, bütün yaz dönemlerinde onunla çalışmak ve her yıl nasıl geliştiğini görmek benim için nimet gibi. Geri dönüp bakacak ve kendimi onunla kıyas edecek halim yok. Tüm bunlardan önce dahi ben her zaman kendi yarışımda yer almayı seçtim; Stephen ya da babam olmaya çalışmıyorum. Parolam ''Kendin ol ve olabileceğinin en iyisi ol'' şeklinde. Kendimi Stephen'ın yaptıklarıyla ya da yapıyor olduklarıyla ölçecek değilim. Benim için böylesi daha iyi; sahaya çık ve yapabileceklerinin en iyisini yap.

Stephen'in geçen yaz üzerinde çalıştığı en büyük şey, potanın etrafından kurnaz basketler bulmasıydı. Açıkçası birini fiziksel olarak aşıp, üzerinden sıçrayıp bitirecek biri değil. Mutlaka o el bloğa yükselmeden önce davranıp mümkün olduğunca çabuk turnikeler çıkarmak için farklı yollar bulması gerekiyordu. Bütün yaz bunların üzerinde çalıştı.


Charlotte'ta ve çalıştığı her yerdeki antrenörler, hiçbirimizin her gün denemediği türde turnikeler konusunda yaz boyunca her gün Steph'le çalıştı. Sadece olağan bir turnike değil. Mesela daha önce şu topu alttan tutup çevirerek attığı turnikeyi daha önce göreniniz oldu mu? Ya da pota çevresinde farklı yönlere fake atıp bıraktığı turnike? Ligde diğer oyunculardan çok da göremeyeceğiniz birçok farklı turnike üzerinde çok çalışıp bunları tekrarlar hale getirdi. Temassız idmanlarda çember etrafına fiziksel engeller yerleştirerek çalıştı. Bire bir idmanlarda da canlı savunmalar karşısında bu hareketleri hayata geçirme şansı buluyordu.

Bu şutlar üzerinde çalışabilirsiniz; ancak bunları maçta atmak yürek ister. Steph asla böyle bir problem yaşamadı. Yaratıcı pas veya şut çıkarmak konusunda hiçbir zaman sıkıntı çekmedi.

Neden hala ayak bileği sakatlıkları yaşamadığını size açıklayamam. O ve Under Armour firması yaz boyunca Steph için en ideal ayakkabıyı bulabilmek için birlikte çalıştılar. Bilek koruyucu kullandı ve yaz boyunca bileklerini güçlendirmek için farklı yöntemler kullandı. Önceki iki yıl boyunca bileklerinin fiziksel mücadelelerde onu ne kadar zorladığını biliyordum. Onunla çalışırken son derece titiz davranmak, adeta yumurta kutularının üzerinde yürümek durumundaydınız. Sakatlanacak diye korkup onunla bire bir oynamaktan çekiniyordunuz. Korkunç iki yıldı, neyse ki şimdi sona erdi.


Herkes gibi ben de onun bazı hareketlerinde şok oluyor ve hayranlık duyuyorum. Antrenmanlarda çoğu zaman değişik tipte şutları sokamaz. Bu tip şutları dener ancak yüksek yüzde elde edemez. Ancak maç zamanı dediğimizde bu durum değişiyor; doğal bir içgüdüyle atması gereken şutları atıyor. Adrenalin ya da ekstra motivasyon o şutları sokmasına yardımcı oluyor. Bunlar, yıl boyunca patentini alıverdiği parlak şutlar, idmanda dahi soktuğu şutlar değil bunlar.
 
Stephen'ın böyle bir yaklaşımı var ve hayatı boyunca bunu yaptı. Eğer alev aldıracak şutu attıysa ve devamının geleceğini hissediyorsa atıyor. Bir şut soktuğunda 'bugün çok sıcağım' diye düşünüyor. Oracle'dayken Steph bir şeyler yapmak üzereyse siz de bunu hissedersiniz zaten. Jeneriklik oyunun gelmek üzere olduğu andır o an. Ribaundu aldığını, tüm sahayı geçtiğini gördüğünüzde farklı bir enerjiye tutulduğunu fark edersiniz. Çılgın bir pas ya da basket geliyor demektir.

Hiç yorum yok: