6 Şubat 2016 Cumartesi

Allen Iverson neydi?


İçimden geldi. Akşam akşam...

Var mı abi böyle bir fotoğraf? Söyleyin; var mı?

Stephen Curry, Kevin Durant, LeBron James, James Harden, Anthony Davis, Damian Lillard... Nicesi...

Bizleri süper yıldız olgusuna hasret bırakmayan bir yığın oyuncudan sadece birkaç tanesi...

Ya yukarıdakiler?

Michael Jordan'ı anlatmaya çalışmak gibi bir gaflete düşmeyeceğim; merak etmeyin. Ciltler dolusu kitap, onun gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu olmak şöyle dursun; gelmiş geçmiş en iyi sporcu olabileceğini anlatmaya çalıştı.

Ben şu resme bakarken neyi sayıkladıysam onu anlatayım; Allen Iverson'ı anlatayım...

AI sadece bir süper yıldız, All-Star ya da Rüya Takım oyuncusu değildi. Pivotunun Derrick Coleman, forvetinin Aaron McKie, oyun kurucusunun Eric Snow olduğu bir takımı, pivotunun Shaquille O'Neal, guardının Kobe Bryant, oyun kurucusunun Derek Fisher, koçunun da Phil Jackson olduğu, üst üste üç şampiyonluk kazanacak olan Los Angeles Lakers'ın karşısına diken bir mucize de değildi.

Tüm bunların hepsinden daha fazlasıydı.

Allen Iverson;

bir tarzdı,
bir duruştu,
bir hikayeydi,
bir kuple şarkı sözüydü,
bir isyandı,
bir sözdü,
bir meydan okumaydı,
bir cesaret timsaliydi,
vefaydı, özünden hiç şaşmamak, geldiği yeri hiç unutmamaktı o zamanlar...

Allen Iverson...

Ezberleri bozandı.

Onun şu yukarıdaki listedeki her sıfatın altını ne denli iyi doldurduğunu bilen herkes, bu resme 10 saniyeden fazla baktığında içini bir heyecanın kapladığını hissedecektir.

En son eBay'de görmüştüm o 'The Answer' yazan Reebok bilekliklerin ikinci elden satışa sunulduğunu.

Niye almadıysam...

Hiç yorum yok: