24 Nisan 2017 Pazartesi

'Hayat' dediğin...



Bu sezon istatistiklere göre yalnızca bir maç kaybettik belki; ancak bana sorarsanız bu takım tüm maçlarını kazandı. Zira her maça aynı parolayla çıktık: ''Birlikte basketbol oynamaktan, bir arada olmaktan keyif alacağız.'' Bunu başaramadığımız tek bir maç dahi olmadı. Şampiyon gibi hissettik, şampiyon gibi oynadık ve şampiyon olduk.

Ne kadar güçlü olursanız olun; zaman zaman sezon içerisinde veya maçlarda düştüğünüz, sarsıldığınız zamanlar oluyor. Şimdi herkes takımımızdaki efsanelerin; Necati Abi'nin, Haluk Abi'nin, Kerem Abi'nin sahada ne kadar büyük basketbol adamları olduğunu anımsayıp anımsatacaktır. Oysa bize bu coşkulu sezonu ve kupayı getiren şey; en az sahadaki kadar soyunma odasındaki liderlikte ve karakterde gizliydi. Hepsinin birden aynı mesajı vermesi tesadüf olamazdı, sözlerine kulak verirken tereddüde düşmek haddimizi aşardı, can kulağıyla dinledik: ''Kendinize güvenin, çıkın ve bildiğiniz gibi oynayın. Kaybedersek de kaybederiz, dert değil. Kendiniz olun.''

Ha bir de şu var; onların olduğu yerde kaybetmeyi kabullenmek, ne bileyim düşmek, moral bozmak falan olmuyor, yapamıyorsun. Bacağın kopsa, yine oynasan, yine de duyduğun saygıyı ifade etmeye yetmez. En azından benim için öyle. 1 dakika da oynasam, 40 dakika da oynasam, tamamını kenardan bile izlesem her maç bambaşka bir gurur, bambaşka bir mutluluk ve heyecandı benim için. Ne kadar teşekkür etsem az.


Ben işin sahadaki tarafında pek yetenekli biri değilim. Basketbola aşığım, orası kesin ama yürüdüğüm noktası oyunculuk değildi, bu metinden de anlayabileceğiniz üzere :) Hepimizin hayaliydi basketbolcu olabilmek ama herkesin yetenek skalası ve yaşam öyküsü farklı. Bana öyle bir kariyer nasip olmadı. Yolda görüp fotoğraf çektirsem mutluluktan havaya uçaağım bu adamlarla günün birinde yan yana gelip aynı formayı giyeceğimi, şu günleri yaşayacağımı rüyamda görsem inanmazdım. Bu tuhaf mutluluk, 31 yaşımda bana nasip oldu. Kendimi kutsanmış ve şanslı hissediyorum; şu salonda olup bitenler benim için o salondaki herhangi biri için ifade ettiğinden çok daha fazla şey ifade ediyor.

Başta bize bu harika fırsatı sunup her daim inandığı, eşsiz basketbol mirasını cömertçe bizlerle paylaştığı, kahrımızı çektiği için koçumuz Necati Güler'e,

Bizlerle aynı formayı paylaşıp her şeyleriyle bize örnek olan takım büyüklerimize; yıllara meydan okuyan bilekleri öpülesi Haluk Abiye, her şeyiyle adeta başımızı döndüren süper kahramanımız Kerem Abiye, çektiği her ribaundun ardından yere bir gök gürültüsü gibi inerek cesaretimizi kabartan süper savaşçımız Gökhan Abiye, saha içinde saha dışında her yerde 'iyi ki varsın, iyi ki geldin' dedirten Onur Baba'ya, çok yönlülüğüyle istatistikleri parçalayan sakin gücümüz Oktay Abi'ye, kabına sığmayan yerli Russell Westbrook'umuz Utku Kocaş'a, dev fiziğinin altındaki pırıl pırıl kalbiyle İbrahim Abi'ye, her şeyimize koşturup yeri geldiğinde üçlükleri sıralayan Hakan Şahin'e, Klas duruşunu sahaya yansıtıp bize seviye atlatan Yağız Kaba'ya ve takımımızın çiçekleri Açelya'ya, Tuvana'ya ve Hande'ye,

Bu harika ve profesyonel organizasyon için başta Emre Atalay olmak üzere tüm CBL ekibine, katılan tüm takımlara, 'Saygı'yı her şeyin üzerinde tutabilen tüm rakiplerimize, final gününe profesyonellikleriyle renk katan Mustafa Özben'e, Erdem Bitik'e ve Sports TV ekibine,

Bizi sezon boyunca destekleyen herkese çok ama çok teşekkürler,


Hayat dediğiniz şey; hatırladığınız, unutamadığınız, yaşamaya doyamadığınız anlardan ibarettir. Bu sezon, bu Kırmızı-Beyaz formayı giydiğimiz nice an, bu tanımla bire bir örtüşür nitelikteydi.

25-26-27 Mayıs'ta, Çeşme'deki Türkiye Şampiyonası'nda görüşmek üzere!

1-2-3 T-B-F!!!

Hiç yorum yok: